Ekolojik Köprülerin Doğal Yaşama Katkıları

Yaban hayatı geçidi olarak da adlandırılan ekolojik köprüler; yaban hayatını korumak ve trafik kazalarının önüne geçmek için inşa edilen alt ve üst geçitler olarak biliniyor.

İnsan nüfusunun giderek artması, yerleşim ve ulaşım alanlarının gün geçtikçe genişlemesi; doğal alanları ve buradaki yaban hayatını riske atıyor. Ekolojik dengenin bozulması, doğada yaşayan canlılar için büyük bir tehdit oluşturuyor.

Normal bir üst geçit gibi görünen ancak yerel bitki örtüsü ile kaplanarak yaban hayatı için bütünlük oluşturan ekolojik köprüler, yalnızca yaban hayvanlarının yolun bir tarafından diğerine rahatlıkla geçmesini sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda inşa edilen kara yolunun, canlıların yaşamlarını sürdürdüğü habitatı parçalamamasına da yardımcı oluyor. Böylelikle; canlıların beslenme, barınma, eş bulma ve üreme gibi konularda zorluk yaşamaması sağlanıyor ve biyoçeşitlilik korunuyor. Göç etmekte olan hayvanlar ise ekolojik köprüler sayesinde göç yollarından sapmıyor ve kara yolunu kullanmak zorunda kalmayan hayvanların yaşamı riske girmiyor.

İlk örneklerini 1950’li yıllarda Fransa’da gördüğümüz ekolojik köprülerin en uzunu (800 metre) Hollanda’da bulunuyor. Dünyada oldukça yaygın olarak kullanılan ekolojik yaşam köprüleri; alt geçitler, üst geçitler, viyadükler, amfibiler için tüneller, balık yolları ve merdivenleri; su samuru, porsuk ve küçük memeliler için kanallar, kuşlar ve kelebekler için yeşil çatılar gibi geçiş yollarını içeriyor.

Ülkemizde inşa edilen ilk ekolojik köprü ise Kuzey Marmara Otoyolu Projesi ile hayata geçirilen Uskumruköy Ekolojik Köprüsü. Köprü; yeşil alanların tahribatını engellediği gibi, bölgede bulunan domuz, çakal, tilki ve karaca gibi birçok yaban hayvanının yolun karşısına rahatlıkla geçebilmesini sağlıyor.